Depremin yıkıcı etkisi birçok okulun yıkılmasına ya da ağır hasar almasına neden oldu. Özellikle eğitim-öğretim dönemi başlamadan önce, Millî Eğitim Bakanlığı’na verdiğimiz yazılı soru önergelerinde tutarlı ve şeffaf rakamlar paylaşılmamıştı. Eğitimin sağlıklı olarak sürdürülebilmesi adına yaptığımız uyarılara iktidar ve ilgili yetkililer kulak asmadı. Bizim tavsiyemiz düzgün bir planlama ve tadilat süreci yapılmadan okulların açılmamasıydı. Bunu tüm kademelerdeki eğitim kurumları için söylemiştik. Özellikle tadilatı devam eden okullarda öğrencilerin güvenlik ve sağlık yönünden problemler yaşayacağını, elverişli bir eğitim ortamının sağlanamayacağını dile getirmiştik. Örneğin bugün hâlâ İskenderun’da Oruç Reis İlkokulu ve İnönü Ortaokulu’nda tadilatların bitirilemediğini, öğrenci ve öğretmenlerin buna bağlı olarak problemler yaşadığını biliyoruz. 11. aya girerken en azından bu ve benzer okullardaki tadilatların hızlıca bitirilmesi gerektiğini tekrar vurguluyoruz. Binlerce öğrencimizin il dışına nakil aldırdığını biliyoruz. Bu durum, Hatay’daki eğitim-öğretim faaliyetini sürdürmek için gereken beşerî ve fiziki şartların tamamlanamadığını ve geçmişteki uyarılarımızın dikkate alınmadığını gösteriyor. Hâlâ çeşitli kamu kurumlarının neden okulları kullanmak zorunda bırakıldığına da bir açıklık getirilmesi gerekiyor. Örneğin, Defne’de Selim Nevzat Şahin Anadolu Lisesi hâlâ Emniyet Müdürlüğü tarafından kullanılıyor. Bu durumun çoktan ele alınması gerekirdi.” dedi.
ÖĞRENCİLER VE ÖĞRETMENLER OKULLARA SIĞMIYOR
Okul eşleştirmelerinin sorunlara sebep olduğunu aktaran Hatay Milletvekili, “Hatay’da onlarca yıkılan ya da ağır hasarlı gelen okulun diğer okullarla eşleştirilerek birleştirildiğini biliyoruz. Özellikle Antakya’da bu rakamların ciddi olduğunu belirtmeliyiz. Buna istinaden, Antakya’da hem öğrenciler hem veliler hem de öğretmenler açısından büyük problemler ortaya çıkıyor. Öncelikle hem öğrenciler açısından hem de öğretmenler açısından alan ve zaman sorunları oluşuyor. Daha önce tek bir okul olarak hizmet veren alana başka bir okulun daha geldiğini düşünün. Okullar içerisinde öğretmen ve öğrenciler için alanlar daralıyor ve sıkışıklıklar yaşanıyor. Bunun sürdürülebilir olmasının imkânı yok, fiziki kapasiteler buna olanak vermiyor. Buna ek olarak hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin tüm düzeni bozuldu. Ulaşım sıkıntısı daha da büyük bir sorun haline geldi. Konteyner kentlerde kalan anaokulu, ilkokul ve ortaokul öğrencilerimiz okullarına taşıma sistemiyle gidiyor. Servis sayısının azlığı hem zamanlama hem de ulaşım problemini beraberinde getiriyor. Çocuklar servisler ile sabah ders saatlerinden çok daha önce okul bahçesine bırakılıyor. Servislerin diğer okulların öğrencilerine yetişebilmesi için erkenden hareket etmesi gerekiyor. Aileler, çocuklarının karanlıkta ve soğukta saatlerce beklemesinden dolayı endişeli, öğrenciler ise doğal olarak bu halden dolayı büyük mağduriyet ve korku yaşıyor. Bunun da çocuklar üzerinde deprem sonrasında yıkıcı bir psikolojik etkisi var.” dedi.